İbahim YAVUZ
  Yazılarım
 


                 KARADENİZ

                 
Sevgili dostlar. Önümüz yaz. Herkes şimdiden tatil hesapları yapmaya başlamıştır bile. Nereye gideyim diye düşünüyorsanız. Benim size tavsiyem tabi ki bir Karadenizli olarak  doğu Karadeniz olacak. Şayet görmediyseniz mutlaka gidin ve görün derim. Karadeniz’i kelimelerle anlatmak gerçekten mümkün değil. Hiç bir yazı hiç bir şiir düşünemiyorum Karadeniz’i yeterince anlatabilsin. Kim cenneti yeterince tarif edebilmiş ki. Yurdumuzun her yanı güzel. Ama mavisiyle yeşiliyle Karadeniz bir başka güzel. Belki biraz iddialı bulacaksınız ama, bence dünyada Karadeniz’den daha güzel bir bölge yok.. Eğer siz, yaz tatilimi geçireceğim yerde önümde masmavi bir deniz, ardımda tepeleri karla kaplı yüksek dağlar olsun diyorsanız ve o dağlarda bin bir çeşit çiçek, bin bir çeşit bitki türü, uçsuz bucaksız çam ormanları, ayrıca suları oksijen yüklü ırmaklar olsun istiyorsanız Karadeniz’e gideceksiniz.  Soframda dünyanın en lezzetli tereyağı, yoğurdu, eti, alabalığı ve dünyanın en leziz en şifalı balı olsun diyorsanız, mutlaka Karadeniz’i tercih etmelisiniz. Misafirperver, güler yüzlü ve şakacı insanlarıyla, hiç bir yerde göremeyeceğiniz doğal güzellikleriyle, aradığınız her şeyi ancak ve ancak Karadeniz’de bulabilirsin. Çeşitli medeniyetlerin bıraktığı tarihi eserler bir yana, Karadenizlinin keskin zekasının eseri olan o tarihi konakları, çeşmeleri, köprüleri görünce hayretler içersinde kalacaksınız. Kısacası Karadeniz anlatılması mümkün olmayan gidip bizzat görülmesi gereken doyumsuz bir güzelliktedir. Peki gideyim de nereye ve ne zaman gideyim diyorsanız bakın onu da söyleyeyim.

                Örneğin; Ayder, Çamlıhemşin ilçesinin 19 km. güneydoğusunda 1350 m. yükseklikte çam ormanları ile kaplı daha ziyade yayla niteliğinde bir yerdir. Fırtına deresi boyunca eşsiz doğa güzelliklerini izleyerek varırsınız Ayder’e. Ayder’de İl Özel İdaresi ve özel kuruluşlar tarafından otel, kaplıca tesisleri yapılmıştır. Yaz aylarında yerli ve yabancı turistler 55 derece sıcaklıktaki yeraltından gelen, şifalı kaplıca suyundan yararlanmaktadır. Kaplıca romatizmal hastalıklar, iç hastalıkları, kadın hastalıkları ve cilt hastalıklarına  iyi gelmektedir.
              Sümela manastırını duymayanınız yoktur. Maçka’nın 17 km. güneyinde Altındere köyü’nde, Meryemana (Panagia) deresinin batı yanında, Mela Dağı’nın deniz seviyesinden 1,150 m. yükseklikteki kayaları oyarak ve doğal mağaralardan da faydalanılarak yapılmış manastırın adı “Sümela”, Rumca karanlık, siyah anlamına gelen “melas” kelimesinden gelmektedir.
                 Sultanmurat yaylası Trabzon ili Çaykara ilçesine 25 km. mesafese olan ve Aydıntepe'nin 54 km. kuzeybatısında bulunan Sultanmurat yaylasında elektrik, içme suyu ve wc bulunmaktadır. I. Dünya savaşından kalma siperler ve şehit mezarlarını her yıl binlerce insan ziyaret etmetedir.
               28 Haziran ve 2 Temmuz tarihleri arasında Artvin'de gerçekleştirilmekte Artvin Kafkasör Şenlikleri'ne boğa güreşlerinin yanı sıra çeşitli etkinlikler de düzenlenmektedir.
                 Karadeniz bölgesinde yaz ayında çok çeşitli şenlikler düzenlenmekte, ancak ben size bunların belli başlı olanlarının yer ve tarihlerini de vermek istiyorum.

“Çaykara Sultan Murat Yaylası, Sultan Murat Şehitleri Anma Günü 23 Haziran da”.
“Aladurbiye Deniz Eğlenceleri, Akçaabat’ta yapılıyor. 6 Temmuz da”.
“Hırsafa Karadağ Şenlikleri, Düzköy-Karadağ, Temmuz ayının ilk Cumartesi ve Pazar günü”
Karadağ Yayla Şenlikleri, Vakfıkebir-Karadağ, Temmuz ayının 2. Cumartesi ve Pazar günü”
“Kadırga Yayla Şenlikleri Şalpazarı-Tonya-Gümüşhane Sınırında Kadırga Yaylası, Temmuz ayının 3. Cuma günü”
“Sisdağı Şenlikleri, Şalpazarı Sisdağı, Temmuz ayının 4. Cumartesi günü”
“Kuşmer Yaylası Şenliği, Çaykara-Kuşmer Yaylası, 30 Temmuz”
“Sürmene Kültür ve Turizm Şenliği, Sürmene, 31 Temmuz”
“Taşköprü Kültür ve Yayla Şenliği, Arsin-Yomra Taşköprü Yaylası, Temmuz ayının 3. Pazar günü”
                  
                Hepinize güzel bir yaz ve şimdiden iyi tatiller diliyorum. Saygıyla sevgiyle kalın.

İbrahim Yavuz
 ( Yavuzca )


ŞİİR EDEBİYATI
( Hece ve aruz vezninin özellikleri )

EDEBİYAT
Edebiyat sözü tazimattan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Sanat amacı güdülerek meydana getirilen sözlü ve yazılı eserlerin hepsi edebiyat kavramı içine girer. Söz ve yazı sanatının kurallarını öğreten bilim dalına da edebiyat denir.

ANLATIM YOLLARI
Duygu, düşünce, hayal ve eylemlerin sözle yada yazıyla anlatılmasına (anlatım) denir.
İki çeşit anlatım yolu vardır.

1 - Nesir ( düz yazı )
2 - Nazım ( şiir )

Nesir : Nesir ( Düz yazı ) dil kurallarından başka hiçbir kurala bağlı olmayan düz,doğal bir anlatım yoludur.
Nazım : Ölçek ( vezin ) ayak ( kafiye ) gibi bağlarla bağlı olan bir anlatım yoludur.
Devrik cümle : Devrik cümle, cümle öğelerinden ( özne, nesne, yüklem vs. ) herhangi birinin yeri değiştirilerek kurulan cümledir.
Örnek :
( gel elimi öp - gel öp elimi ) ( kapıyı kapa - kapa kapıyı ) ( buraya gel- gel buraya ) vs.

ARUZ ÖLÇEĞİ
Aruz ölçeği, hecelerin uzunluk ve kısalığına göre kurulmuş bir ölçektir. Birinci dizede kaçıncı heceler uzun, kaçıncı heceler kısa ise takıp eden dizelerde de uzun ve kısa heceler aynı yerlere gelir.
Aruz ölçeğinin kısa tarihi : Aruz ölçeği Arap nazmının ölçeğidir. Uzun ve kısa heceleri art arda değişen bir dil olan Arapça’nın ahenginden doğmuştur. Develerin yürüyüş temposundan doğduğu söylenir. Aruz ölçeği Araplardan Farslara İslamlığın kabulünden sonrada Türklere geçmiştir. (X yy)ancak Arap ve Fars dilinin yapısıyla Türk dilinin yapısı arasında büyük fark olduğu için ilk zamanlar da aruzun kullanılmasında çok güçlük çekilmiştir.Türkçe sözcüklerin söyleniş biçimlerinin bozulmadan aruza uydurulması işini ilk kez edebiyatı cedide (1896-1901)ozanlarından Teyfik Fikret başarmış daha sonra XX.yy ozanlarından Mehmet Akif Ersoy ile Yahya kemal beyatlı onun açtığı yolda konuşma dilini aruza ustalıkla uydurmuşlardır.bütün bunlara rağmen aruz  Türk diline aykırı olduğu için binlerce sözü (Anadolu Karadeniz seviyorum) vs. ve cümleyi imâlesiz olarak ona uydurma olanağı yoktur.bu durum yıllarca süren aruz - hece tartışmasına konu olmuştur.
Aruz ölçeğinin özellikleri : 1 - Aruz ölçeği uzun ve kısa hecelerin türlü biçimde yan yana gelmesinden doğan kalıplardan oluşur.
a -  Küçük kalıplar : ilkin bir takım küçük kalıplar oluşmuştur.

Fâilün  ( - . - )
Feilün    ( . . - )
Mef’ûlü   ( - - . )

aruz ölçeğinde bu yolda en az 1 en çok 5 heceli küçük kalıplar vardır.
b - Büyük kalıplar : bu küçük kalıpların türlü biçimde yan yana gelmesinden de bir takım büyük kalıplar oluşmuştur.

/ - . - - / - . - -  / - . - /
Fâilâtün  /  Fâilâtün  / Fâilün

c - sözcüklerin kalıplara uydurulması : şu uzun ve kısa heceli kalıplara sözcük uyduralım.

Ge le cek sin
 / . . -  -  /
Feilâtün

Sen de bi zim der ma nı mız
/  - . . - /  -  . . - /
Müfte’ilün  /  Müfte’ilün   

De li vol kan gi bi ol muş se ne ler dir ya na rım
/ . . -  -  /. . - - / . . - - /  . . -  /
Feilâtün /  Feilâtün /  Feilâtün /  Feilün 

Not : Aruz ölçeğiyle yazılmış dizelerde son heceler kısada olsa uzun sayılır.
Örnek :
Aşk de di ğin şey ne dir hep çi le hep göz ya şı
/  - . . - /  - . -  / -  . . -  / - . - /
Müfte’ilün / Fâilün / Müfte’ilün / Fâilün

Örnek :
SONSUZ GÜÇ
Hakkı hak bilmiş isen bil ki saygım yücedir
Sanma hürmet canadır saygı sonsuz gücedir

Bilmiyordum hayatın bunca gerçeklerini
Şimdi gördüm bazısın kör gezerdim nicedir

Derd-i aşktan yananın silme sen göz yaşını
Çünkü hasret çekenin derdi gündüz gecedir

Hem sakal hem de sarık sor ki bilmez dinini
Açta kutsal kitabın söyle sen kaç hecedir

Tanrı gönderdi ruhun şah da olsan kulusun
Hakka bel bağlamayan devse aslen cücedir

Bunca âlim çözemez kâinat sırlarını
İbrahim der ya Çalap bu nasıl bilmecedir
/- . - -  / . . - / - . - - / . . - /
Fâilâtün / Feilün / Fâilâtün / Feilün

Aruz ölçeğinin başlıca kalıpları :

Fa    ( -)
Faûl    ( . - )
Fa’lün  (- -)
Mefûlün (- - - )
Fâilün  ( - . - )
Feûlün ( . - - )
Mef’ûlü ( - - . )
Feilâtün  ( . .- - )
Fâilâtün ( - . - - )
Mefâîlü   ( . - - . )
Mefâîlün  ( . - - - )
Müstefilün  (- - . - )
Mefâilün    ( . - . - )
Müfte’ilün   ( - . . - )
Müstef’ilâtün ( - - . - - )

Hece ölçeği ile aruz ölçeği arasındaki farklar : Hece ölçeği hecelerin sayısına;aruz ölçeği ise hecelerin uzunluk ve kısalığına dayanan bir ölçektir.
a - Hece ölçeğinde aynı şiir içindeki dizelerin hece sayıları birbirine eşittir.
b - Aruz ölçeğinde ise,aynı şiir içindeki dizelerin hece sayıları çoğu zaman birbirine eşit olmakla birlikte kimi zaman bazı dizelerin hece sayıları birkaç sayı eksik olabilir.

HECE ÖLÇEĞİ
Hece ölçeği hecelerin sayısına göre kurulmuş bir ölçektir. Birinci dizede kaç hece varsa diğer dizelerde de o kadar hece vardır.

Örnek :
Ka ra kış lar dan çık tım  ba ha rı ya şı yo rum
İ çim de ki buz da ğı gün den gü ne e ri yor
Şu yor gun yüre ğim de bir sev gi ta şı yo rum
Her sa bah do ğan gü neş ba na u mut ve ri yor

Durak : hece ölçeğinde dizeler iki, yada daha çok parçaya bölünür. Dizelerin bu bölüm yerlerine durak denir.
Örnek :
Fikri sabit insanın  /  akıl ermez işine
Eline diken batsa  /  gülden intikam alır
Kafa yormak istemez  /  dünyanın gidişine
Ateşten canı yansa  /  külden intikam alır

Hece ölçeğinin kısa tarihi : Türklerin İslamlıktan önce kullandıkları ölçek hece ölçeğidir. Türkler islamiyeti kabul ettikten sonra, aydın kesım arap ve fars edebiyatının etkisinde kalarak aruz ölçeğini kullanmaya başlamışlardır. Bu kesimler hece ölçeğini horlayarak artık kullanmamaya başlamışlardır. Fakat hece ölçeği hiçbir zaman unutulmamış,tekke ve halk ozanları tarafından sürekli kullanılarak günümüze kadar süre gelmiştir.

AYAK
Ayak sözcük ve eklerin son heceleri arasındaki ses benzerliğidir.
Ayağın üç çeşidi vardır.1- tam ayak  2 - zengin ayak  3 - yarım ayak
Tam ayak : Son hecelerinde biri sesli biri sesiz iki harf birbirinin aynı ise o yoldaki ayaklar tam ayak sayılır.
Zengin ayak : Son hecelerinde ikiden çok harf benzerliğine dayanan ayaklara zengin ayak denir.
Yarım ayak : Son hecelerinde yalnız sessiz harfler arasındaki benzeşmeye dayanan ayaklara yarım ayak denir.
Cinaslı ayak : Cinas anlamları ayrı fakat yazılış ve söylenişleri bir olan iki sözün bir arada kullanılmasıdır.buna tecnis denir.
Dönerayak : Dize sonlarında ses ve anlamı bir olan ekler ve sözcükler varsa ayağı onlardan önceki sözcüklerde aramak gerekir.işte ayaklardan sonra gelen aynı ses ve aynı anlamdaki bu ek ve sözcüklere dönerayak denir.
Not : Bu yazıda örnek olarak verilen şiirlerin tamamı İbrahim Yavuz’a aittir.

                 Bu yazı “bende şiir yazmak istiyorum ancak konu hakkında hiçbir bilgim yok” diyenlere yardımcı olmak içindir. Bu konuda küçük de olsa bir katkıda bulunabilirsem ne mutlu bana. Şiir yazmak kadar şiir okumanın da, insan ruhunun zenginleşmesi, doğruya ve güzele doğru yönlenmesi açısından çok önemli bir olgu olduğuna inanıyorum. Bütün şiir severlere barış ve kardeşlik dolu, şiir gibi günler dilerim. Saygılarımla…

 21 - 01 - 2003
İbrahim Yavuz
 ( Yavuzca )

           Suç bankayı soyanda mı? ( makale )

           Bundan birkaç yıl önce gazetede bir haber okumuştum. Daha sonra görsel basına da yansıyan haberde şöyle diyordu. Esnaf malı yüklü kamyon kontak anahtarı üzerinde unutulunca çalındı. Bir süre sonra mal yüklü kamyon hırsızlarla birlikte ( amatör oldukları belli ) bulundu. Mahkemeye sevk edilen hırsızlara hakim “Bakın bu adam sizden şikayetçi mal yüklü kamyonunu çalmışsınız” dedi. Hırsızlar suçlamayı reddederek, biz hırsız değiliz hakim bey “Asıl biz mal yüklü kamyonunu kontak anahtarı üzerinde yol kenarına bırakarak bizi hırsızlığa teşvik eden bu adamdan şikayetçiyiz” dediler. Bu benim kafamda bazı soru işaretleri bırakmıştı. Ne olursa olsun hırsızlık çok çirkin bağışlanamaması gereken bir suç. Fakat hırsızların söylediğinde hiç mi haklılık payı yoktu. Milyarlarca liralık mal yüklü kamyonunu kontak anahtarı üzerinde yol kenarına park edip giden şoförün hiç mi suçu yoktu.
           Şimdi buradan yola çıkarak banka batırma oyunlarına bir göz atalım. Neden batıyor bu bankalar. Bütün suç banka batıranlarda mı. Onların çok beceriksiz, ( bence becerikli ) oluşundan mı. Yoksa onları da kamyon sahibi gibi suça teşvik eden birileri mi var.
           Adam devlete müracaat ediyor. “Ben bir banka kurmak istiyorum” diyor. Devlette ki hatırlı dostlar hemen harekete geçiyor. Torpil durumuna göre, hatta parası yoksa kendisine kredi de temin edilerek izin veriliyor. Hadi git bankanı kur deniyor. Halkın elinde avucunda ne varsa topla. İstersen birkaç puan fazla faiz vererek müşteriyi tarafına çek. Batarım diye de sakın korkma. Sen batarsan bütün borçlarını ödemeyi devlet olarak biz taahhüt ediyoruz.
           Adam deli değil, aptal hiç değil, bütün bunların ne anlama geldiğini biliyor. Hemen harekete geçip bankayı kuruyor. Toplayabildiği kadar para topluyor piyasadan. Halk güvenip yatırıyor parasını.. Öyle ya banka sahibinde bir hikmet olmasa devlet ona banka kurma izni verir mi. Buraya kadar her şey güzel de. Ya sonrası?
            Sonrası. Adam bankanın içinde ne kadar para varsa hepsini bir güzel boşaltıyor. Öyle ya banka kendisine ait değil mi? Dönüyor kendisine banka kurma  izni veren devlete “Efendim ben iflas ettim” diyor. Devlet de “Öyle mi, vah vah nasıl oldu. Çok üzgünüz ama hemen bankanızın yönetimine el koymamız gerekiyor” diyor. Adam da pis pis sırıtarak “Tabii tabii buyurun banka sizin tepe tepe kullanın” diyor. Bunu duyan mudiler hemen bankaya hücum ediyor, ama ne yazık ki iş işten geçmiştir. “Ben yetimlerimin parasını yatırmıştım çocuklarım büyüyünce…”  “Ben dairemi satmıştım” Ben arabamı” “Ben kefen paramı yatırmıştım” “Ben emekli ikramiyemi” “, “Ben yüksek faiz veriyor diye…” sözleri havada kalıyor. Asıl felaket de bundan sonra başlıyor. İntihar edeni mi ararsın, aklını oynatanı mı. Yuvası yıkılanı mı ararsın, kendini yakanı mı. Mahkemelere baş vuranı mı ararsın, üstünü başını parçalayanı mı. Beddua edeni mi ararsın, kendine olan güvenini kaybedip depresyona gireni mi.
              Peki ama bu kadar insanı perişan eden bu adam elbetteki en ağır cezaya çarptırılacaktır diye düşünüyorsunuz değil mi. Ne gezer. Alacağı ceza yaptığı vurgunun yanında devede kulak kalır. Bunun örnekleri çoğaltılabilir. Araba çalma ve kapkaç olayları da buna örnek gösterilebilir.
             Şimdi soruyorum size sevgili dostlar. Suç bankayı soyanda mı,yoksa kuralları koyanda mı. Banka yoluyla devleti soyan suçlu da,hazinenin arka kapısını aralık bırakanların hiç mi suçu yok. Peki bunca banka batarken neden bu kurallar değiştirilmiyor? Bu soruya kimler banka kuruyor diye bir düşünüp, onu da siz bulun diyorum. Saygılarımla…

   15 - 9  - 2003
İbrahim Yavuz
 ( Yavuzca )

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol