İbahim YAVUZ
  Edebiyat Türleri
 

OTOBİYOGRAFİ (ÖZ YAŞAM ÖYKÜSÜ)
   
 Ünlü kişilerin kendi hayatlarını anlattıkları yazılardır. Biyoğrafiden ayrılan yönü, kişinin hayatını başkasının değil de kendisinin anlatmasıdır.
İbrahim Alaaddin Gövsa, M. Cemal Kuntay, Yakup Kadri, A.?inasi Hisar, Behçet Necatigil otobiyografi örnekleri vermişlerdir

BİYOGRAFİ
   
     Tanınmış bir insanın hayatını anlatan yazı türüdür. Amaç, biyoğrafisi anlatılan kişinin yaptığı önemli işleri, eserlerini ve belirgin özelliklerini okura duyurmaktır. Biyografiler gerçeğe uygunluğu yanında ilginç de olmalıdır.
Biyoğrafi belgelere dayanılarak yazılır. Biyoğrafi türünün ilk büyük yazarı Plutarkhos'tur.
Türk Divan Edebiyatında, şairlerin hayatlarını anlatmak için hazırlanan ve tezkire-i şuara (?airler tezkiresi) diye anılan eserler birer biyoğrafi kitabı niteliğindedir. Bunlar, çoğunlukla şairlerin isimlerinin ilk harflerine göre, alfabe sırasıyla düzenlenirdi. Eski edebiyatımızda bunlar dışında, peygamberler, halifeler, vezirler, şeyhler, tarihçiler, bilginler, çeşitli meslek adamları vb. üzerine hazırlanmış pek çok biyoğrafi kitabı yazılmıştır.
Yeni edebiyatımızda bu türde eser verenlerin başlıcaları şunlardır: Bursalı Tahir, İbnülemin Mahmut Kemal, Yakup Kadri, Mithat Cemal Kuntay, şevket Süreyya Aydemir, Abdülhak şinasî Hisar, Sadettin Nüzhet Ergun, Behçet Necatigil...
ŞEYHİ
Kütahya şehrindendir. "Hekim Sinan" diye tanınırdı ve doktorlar arasında ustalığı ve becerikliliği ile bilinirdi. Anadolu ozanlarının eskilerinden ve Ankaralı Hacı Bayram'ın halife (vekil)'lerindendir.
Türk dilinde Husrev ve şirin hikâyesini ondan şirin (tatlı, güzel) demiş yoktur. Gerçi o benzersiz nazma nazire demiş çoktur, ama o dereceye ermiş yoktur.
Kaside ve mesnevide seçkin ve üstündür, ama gazel yolunda eski üslûpludur.
(Latifi, Tezkire-i Latifî, 1698)

GÜNLÜK 
 
     Yaşanan olayların, izlenimlerin tarih atılarak günü gününe yazılmasına denir. Günlük ile anı arasındaki fark, günlüğün günü gününe yazılmasıdır. Anı ise geçmişteki olaylara aittir. Günlük'ün eski adı ruznâmedir.
Günlük
24 Ocak 1916
Dün akşam gün batımı, hiç görmediğim bir güzellikteydi. Pembe, turuncu bir buğu vardı gökte. Hele mavunaların geçtiği Seine üzerinde gök öyle bir göründü ki, Grenelle köprüsünde ürperdim. Tramvayda baktım: Kimse, ama hiç kimse görmüyor bu güzelliği. Farkında olan, kendinden geçen, tedirgin olan bir yüz yok... Ama, diye düşündüm, güzelliği bulmak için yolculuğa kalkar, uzaklara giderler. Güzelliği satın almağa alışmışlar; parasız oldu mu görmüyorlar.
(Andre Gide, Günlük; çev. N.Alsan)
Günlük
14 Temmuz 1804
Akşam saat sekizde Madam Carrara'nın evine gittim. Sırtında üniforması, göğsünde madalyasıyla M.Cass'ı gördüm orada. Hayatımda ilk kez, bir bilginin gevezeliğiyle budalaca gururunu görmek fırsatını buldum. Eğer bütün bilginler bu adama benziyorlarsa, çok can sıkıcı, çok gülünç bir topluluk demek. Durmadan söylediği şu; "Bizim gibi bilginlere... Bizlere, Akademi bilginlerine... Akademi'deki en bilgin kişiler içinde Borda çok beğeniliyordu; bizler de kendisine çok saygı gösteriyorduk..." Bu insanlara bir Moliere gerek gibi geliyor bana.
(Stendhal, Günlük; çev.F.Baldaş,
Türk Dili, c.XI, 1962, no.127)

GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME)
   
     Gezilip görülen yerlerin doğal güzelleklerini, tarihi, çoğrafi, ekonomik ve sosyal özelliklerini anlatan yazılardır. Gezi yazıları yazarın izlenimlerine dayanır. Gerçeği yansıtması yönünden hukuk, foklor, toplumbilim gibi alanlar için belge görevini görür. Gezi yazılarının eski bir geçmişi vardır. Marco Polo ve İbni Batuta meşhur gezginlerdendir. Edebiyatımızda önemli gezi yazarları ve eserleri: Evliya Çelebi: Seyahatnâme, Ahmet Mithat Efendi : Avrupa'da Bir Cevelan, Ahmet Haşim : Frankfurt Seyahatnâmesi, Cenap ?ahabettin: Hac Yolunda, Reşat Nuri Gültekin : Anadolu Notları, Falih Rıfkı Atay: Denizaşırı, Tuna Kıyıları, Bizim Akdeniz.

ANI ( HATIRA )
   
     Bir yazarın kendine veya yakın bir tanıdığına ait geçmiş olayları anlattığı yazı türüdür. Yazar, olayları kendi bakış açısı ile anlatır. Anılar, yazan kişinin yaşadığı dönem hakkında bilgi vermesi açısından önemlidir. Anı yazarı, devrine ve devrindeki kişilere ait görüşlerinde nesnel olmak zorundadır. Anılar, tarihi ve sosyal eserlere kaynak teşkil ederler.
Bizde başlıca anı yazarları:
Ziya Paşa, (Defter-i Âmalim) Ahmet Mithat, Halit Ziya, (Kırk Yıl Saray ve Ötesi) Yahya Kemal, (Edebî ve Siyasi Hatıralar) Yakup Kadri, (Anamın Kitabı, Vatan Yolunda, Politikada 45 Yıl) Halikarnas Balıkçısı vs.
MEKTUP
 Mektup, haber ulaştırma amacı güden, son derece içten yazılardır. Bir düşünce, duygu veya dileğin iletilmesi amacı güdülür mektupla. Genele, bir topluluğa seslenen mektuplar da olabilir. Ünlü kişilerin, sanat adamlarının birbirine yazdıkları mektuplar edebi mektup özelliği gösterir. Bunlar bir düşünceyi, bir sanat görüşünü açıklayan mektuplardır.
Fuzuli'nin ?ikayetname'si edebiyatımızda ünlü bir mektup örneğidir. Tanzimat sonrası edebiyatımızda; Namık Kemal, Ziya Gökalp, Cenap ?ahabettin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı önemli edebî mektup örnekleri vermişlerdir.
TEVFİK FİKRET'ten SÜLEYMAN NAZİF'e

2 Şubat 1314 (1899)
Umutsuzluk... umutsuzluk... umutsuzluk!... Umutsuzum kardeşim; korkunç bir kızgınlık bunalımı içindeyim, sönüyorum. Bu biraz daha sürerse, eyvah!... Nedenini söyleyim mi? Fakat bu o kadar tuhaf ki, gülersiniz diye kendi halime gülüyorum. Koca bir dünya içinde yalnızım, Nazif! En yakın arkadaşlarımın arasında, sokağa çıplak çıkmış bir adam duygusuyla titriyorum; herkesin vicdanı kapalı, örtülü; yalnız ben çıplak! Herkes hiç olmazsa üniformalarla - ne diyeyim - mayasını örtüyor; herkes zamanın alçaklık süslerine bürünebiliyor; herkes namuslu geçinerek alçak yaşamanın kolayını buluyor; herkes bu rezalet havasında nefes alabilmek için bir kolaylığa, bir çareye, bir büyüye sahip.
İşte kalem namusu, basın namusu edebiyat namusu... O da öldü, o da çiğnendi. Gazetesinde bir jurnal basamayanlar artık gazeteci sayılamıyor. Sonra içimizde o edepsizleri kötülüklerinin üstün gelmesinden dolayı kutlamaya koşarak, "Bir gazâ ettin ki hoşnûd eyledin Peygamberi" alkışlarıyla onların bu danışıklı dövüşlerini, namussuzluğun bu vicdanı kıran yengisini alkışlayacak namuslular da var.
Elvedâ ey aşk-ı nâmus, elfirâk ey sıyt-ı âr!
(Ey namus aşkı, ey utanmanın iyi ünü, Allahaısmarladık)
Bilir misiniz, bu zamanda namus, kılıfını kemirir bir cevherden başka bir şey değil. Size koşuyorum; elbette siz beni anlar, benimle ağlarsınız. Bayramın ilk günlerinden beri damarlarımın içinde bir kızgınlık zehiri dolaşıyor, kanımı kemiriyor. Burada artık herkesin benden ürktüğünü, kaçmak istediğini görüyorum. Herkes edepsizliğe hak veriyor; bana diyorlar ki: "Zaman haklıdır, akıllıdır; sen budalasın!" Allah aşkına siz öyle yapmayın, siz bari deyiniz ki: "Sen budalasın; fakat zaman haklı, akıllı değildir!"
Umutsuzluğumun derecesini düşünemezsin, kardeşim; kendimi taşlara çarpacağım geliyor. Fakat hani benim yurtsever kanımla kirlenecek bir temiz taş?
FIKRA
   
     Makâle gibi gazete yazısıdır. Günlük olaylarla ilgili olarak yazılır. Yazar, işlediği konularla ilgili şahsî görüşlerini anlatır. Düşüncelerini ispatlama amacı gütmez. Okuyucuyu söylediklerine inandırmak gibi bir kaygısı yoktur. Herkese hitap eden kısa yazılar oluşturmaya çalışır.
Nükteli bir dil kullanılır.
Başlıca fıkra yazarlarımız:
Ahmet Râsim, Ahmet Hâşim, Fâlih Rıfkı, Burhan Felek vs.


 ELEŞTİRİ ( TENKİT )
   
    Bir eseri ya da sanatçıyı inceleyerek onun üstün veya eksik yanlarını ortaya koyan yazılardır. Eleştiride amaç kişinin ya da eserinin yalnızca kötü yönlerini göstermek değildir. Eserin üstün yanlarını göstermek de eleştirmenin görevidir.
Eleştiri yazarına eleştirmen denir. Eleştirmen objektif olmak, esere ve sanatçıya yanlış bir tavırla yaklaşmamak zorundadır. Eleştirmen, sanatçıya yol gösterir. Eleştirmenin tarafsız olduğu, duygularını yansıtmadığı eleştirilere nesnel; öznel yargılarını yansıttığı eleştirilere de öznel eleştiri denir.
Bizde başlıca eleştiri yazarları:
Namık Kemal, Muallim Naci, H.Cahit Yalçın, Nurullah Ataç, Asım Bezirci, Fethi Naci, Mehmet Kaplan...

 

 MAKALE 
 
     Makale, herhangi bir konuda bir görüş ve düşünceyi ileriye sürmek, savunmak, ya da desteklemek için yazılan yazıdır.
Makalede, görüş ve düşünceler kanıtlarla tanıtılarak anlatılır. Denemede ise, görüş ve düşünceler kesin sonuçlara varmadan anlatılır.
Her konuda makale yazılabilir.
Makaleler gazete ve dergilerde yayınlanır. Günün siyasal, toplumsal, vb. olaylarını yorumlamak üzere, gazetenin ya da derginin ilk sütununda belli bir yazarın düzenli olarak yazdığı makalelere başmakale, o işi üstlenen yazara da baş yazar denir.
Makale, bütün dünyada, gazete ile birlikte doğmuş ve gelişmiş bir yazı türüdür.
Türkiye'de ilk çıkan gazeteler resmî (Takvim-i Vakaayi, 1831), ya da yarı resmî (Cerîde-i Havâdis, 1840) idi; bunlarda sadece haber yayınlanırdı. Makale türü, ?inasi (1826-1871) ile Agâh Efendi (1832-1885)'nin birlikte çıkardıkları ilk özel gazete olan Tercümân-ı Ahvâl (1860)'de ?inasi'nin yazmağa başladığı makalelerle Türk basınına girmiştir. Edebiyatımızda ilk makale, ?inasi'nin yazdığı Tercüman-ı Ahvâl Mukaddimesi'dir.
Türk edebiyatında hemen her sanatçı makale de yazmıştır. Bunlar arasında, makale yazmayı uğraş edinen yazarların başlıcaları şunlardır:
Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi, Ahmet Mithat, Ebüzziya Tevfik, ?emsettin Sami, Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Ziya Gökalp, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Falih Rıfkı Atay, Nadir Nadi, vb.

HİKAYE ( ÖYKÜ )
   
     Hikâye olmuş ya da olma olasılığı bulunan olayları anlatan kısa yazıdır.
Hikâyede ele alınan kişiler, çoğu zaman, hayatlarının belli ve kısa bir ânı içinde izlenir; karakterlerinin yalnız bir yüzü üzerinde durulur; ayrıntılara girmekten sakınılır.
Olayların anlatılışında, romanda uygulanan yöntemler uygulanır.
Masallardan günlük olayları anlatmaya geçiş yoluyla oluşan hikâye türü de, Rönesans'tan bu yana, özellikle XIX. yüzyıldan beri gittikçe gelişerek, edebiyatın en yaygın türlerinden biri olmuştur.
İki tür hikaye tekniği vardır: Maupassant tarzı klasik hikaye ve Çehov tarzı modern hikaye. Klasik hikayede olay esastır, modern hikayede ise olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır.
Edebiyatımızda klasik hikayenin temsilcisi Ömer Seyfettin'dir. Modern hikayenin temsilcileri ise Sait Faik Abasıyanık ve Memduh ?evket Esendal'dır.
MASAL
   
     Sözlü edebiyat ürünlerindendir. Olağanüstü olaylarla süslü, olağanüstü kişilerin başından geçen olayların anlatıldığı hikayelerdir.Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir. Olaylar hayal ürünüdür.Kahramanları arasında hayvanlar, cinler, periler yeralır.Olaylar miş'li geçmiş zaman kullanılarak anlatılır.
Masallarda eğiticilik esastır.Masalın sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.Masallar evrensel konuları işler.Çeşitli yerlerinde aynen tekrar edilen klişe bölümler vardır.Masallar bir yazar tarafından toplanarak biraraya getirilebilir.Alman Grimm Kardeşler, bizde ise Eflatun Cem Güney masal derleyen yazarlardır.

DENEME 
 
   Yazarın herhangi bir konu üzerinde kesin sonuçlara gitmeden, kendi kendisiyle konuşuyor gibi yazdığı yazılardır.
Denemeler kişisel yazılardır. Yazarın dile getirdiği her şey kendisine aittir. Dünya edebiyatında denemenin en ünlü yazarı Montaigne'dir. Bizde başlıca deneme yazarları; Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar vs.

ROMAN
   
     İnsanların ve toplumların yaşadıkları ya da yaşayabilecekleri olayları zaman ve şahsa bağlayarak anlatan eserlere roman denir.
Romanda olaylar, geniş ve ayrıntılı olarak anlatılır. Romandaki bütün olaylar bir ana olayın etrafında gelişir. Bu olayı destekleyen küçük yan olaylar da vardır. Bu olaylar geniş bir şahns kadrosuyla çeşitli mekanlarda ayrıntılı olarak anlatılır. Romanda hikâyeye göre daha geniş bir zaman söz konusudur. Romanda genellikle okuyucuya iletilen bir mesaj bulunur.
Romanlar konularına göre; toplumsal roman, aşk romanı, macera romanı, köy romanı, töre romanı gibi isimler alabilirler. Batıda, ilk roman örneklerini Rabelais ve Dante, Cervantes vermiştir.
Edebiyatımızda ilk roman, Şemseddin Sami'nin Taaşşuk-ı Tâlât ve Fitnat'ıdır. İlk çeviri roman ise Yusuf Kâmil Paşa'nın Telemaque'ıdır. Batılı anlamda roman, edebiyatımızda Servet-i Fünûn döneminde Halit Ziya Uşaklıgil ile başlar. Batılı anlamdaki ilk romanımız Halit Ziya'nın Maî ve Siyah'ıdır.


 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol