Karadeniz
Şafak söker Kaçkarların başından
Parça parça bulutların dışından
Bir yeşillik yayılır ki peşinden
Karadeniz yağmurların anası
Irmakların meskenidir burası
Balıkçılar denizinde dolaşır
Gün doğmadan sahillere yanaşır
Şu hamsiyi gören gözler kamaşır
Karadeniz dalgaların anası
Rüzgarların meskenidir burası
Arıların petek petek balı var
Ağaçların meyve yüklü dalı var
Çiçeklerin pembesi var alı var
Karadeniz has güllerin anası
Bülbüllerin meskenidir burası
Deli gönül bir güzele kapılır
Önce tanrı sonra ona tapılır
Sevdalıklar ölümüne yapılır
Karadeniz aslıların anası
Keremlerin meskenidir burası
Bir genç gelir ince belli tığ gibi
Bir kız gelir güle düşmüş çığ gibi
Horon eder her biri bir dağ gibi
Karadeniz ezgilerin anası
Figürlerin meskenidir burası
Deli gönül yanar yanar tutuşur
Dallarında nice kuşlar ötüşür
Toprağında mert insanlar yetişir
Karadeniz aslanların anası
Yiğitlerin meskenidir burası
İbrahim Yavuz ( Yavuzca )
Hatice Nine
Bence onun hiç kimse dolduramaz yerini
Bütün köyün gönlünü aldı Hatice nine
Kör olsun zalim gurbet aldı sevdiklerini
Evinde tek başına kaldı Hatice nine
Elinde bastonuyla onu yolda görünce
Yaşlı gönül teline dokundum ince ince
Birde ona babamın ismini söyleyince
Benim kim olduğumu bildi Hatice nine
Ey bu köyün en güzel en çalışkan gelini
Zaman hiç acımadan büktü ince belini
Eğilim öpmek için o mübarek elini
Berhudar ol diyerek güldü Hatice nine
Neler gördü geçirdi şöyle bir hayal kurun
O kıtlık yıllarını siz birde ona sorun
Yedi çocuk büyüttü yirmiye yakın torun
Her birini bir yana saldı Hatice nine
Bundan seneler önce rahmetli olmuş dede
Yaşamak güzel dedi yaş doksana gelsede
Odanın köşesinde küçük bir iskemlede
Oturup namazını kıldı Hatice nine
Kiremitleri kırık bu eski ahşap evi
Isıtmıyor diyordu çalıların alevi
Ona yardımcı olmak hepimizin görevi
Senin derdin bağrımı deldi Hatice nine
Yıllar ne çabuk geçti bir su gibi akarak
Bazen mutluluk verip bazen yürek yakarak
Duvardaki örümcek ağlarına bakarak
Derin düşüncelere daldı Hatice nine
Ölmeden ocağımı terk etmem diye diye
Koskoca bir ömürden ne kaldı ki geriye
Gelen komşular değil bağırma “kim o” diye
Ecel geldi kapıyı çaldı Hatice nine
Dışarıda hava soğuk her taraf beyaz kardı
Onu bir akşam vakti derin bir uyku sardı
Üzerinde ne para ne de kul hakkı vardı
Nasıl doğduysa öyle öldü Hatice nine
İbrahim Yavuz ( Yavuzca )
On İkiden Vuruyor
Bir tuhaf oluyorum aklıma geldiğin an
Tüylerim diken diken,dudaklarım kuruyor
Karşıma çıktığında ürperiyorum bir an
Gözlerin yüreğimi on ikiden vuruyor
İyi güzel hoşsun da şu kaprisi bıraksan
Yüreğimin içinde harlı bir ateş yaksan
Ne zaman gülümseyip biraz manalı baksan
Gözlerin yüreğimi on ikiden vuruyor
Çözülüp dağılmışım gel de bak şu halime
O gözler ki el koymuş bütün istikbalime
Bazen durup dururken düşüyor hayalime
Gözlerin yüreğimi on ikiden vuruyor
Beni bir mecnun gibi çöllerden aşırmadan
Geleceksen gel artık sabrımı taşırmadan
Her seferinde böyle hedefi şaşırmadan
Gözlerin yüreğimi on ikiden vuruyor
İbrahim Yavuz ( Yavuzca )
Göç
Hazan çöktü şu dağların ardına
Gönlüm düştü ayrılığın derdine
Baykuş konar yiğitlerin yurduna
Viran olur bizim ilimiz oy oy
Felek bağınıza sapladı oku
Fidan kurumaz mı koparsa kökü
Taştan ağır gelir gurbetin yükü
Bükük kalır bizim belimiz oy oy
Şimdi çıkar göçler yola dizilir
Genç fidanlar ara yerde ezilir
Kimi tamirciye çırak yazılır
Açılmadan solar gülümüz o oy
Çamurlu varoşlar olur yerimiz
Silinir yok olur ülkülerimiz
Arabeske döner türkülerimiz
Dertli dertli çalar telimiz oy oy
Çile kucak kucak dert dizi dizi
Yüreklerde kalır acının izi
Kim dinlemek ister kim anlar bizi
Gayrı dönmez olur dilimiz oy oy
İbrahim der budur dünyanın hali
Garibanlar çeker bütün vebali
Zaman bir ırmaktır biz su misali
Boz bulanık akar selimiz oy oy
İbrahim Yavuz ( Yavuzca )
Gurbet Diyor
Türkülerde feryat eden
Sözler gurbet gurbet diyor
Uzaklara dalıp giden
Gözler gurbet gurbet diyor
Hasretin yürek yaktığı
Yaşın sel gibi aktığı
Gidenlerin bıraktığı
İzler gurbet gurbet diyor
Viran olmuş illerinde
Gariplerin dillerinde
Aşıkların ellerinde
Sazlar gurbet gurbet diyor
Sevdiğine varamamış
Doya doya saramamış
Yuvasını kuramamış
Kızlar gurbet gurbet diyor
Nice insanları yutmuş
Umutları yosun tutmuş
Artık gülmeyi unutmuş
Yüzler gurbet gurbet diyor
İbrahim Yavuz ( Yavuzca )
Hocam
Aruz veznini öğrenmemde büyük
katkıları olan Florida’dan
Mehmet Fatın Baki hocama ithaf’en.
Yolcu var ki fikri düz yolcu var ki hep sapar
Sence râhi saptıran mal değil midir hocam
Canlı var ki hep zehir canlı var ki bal yapar
Tatlı söz de bir çeşit bal değil midir hocam
Asrımızda kulların böyle zevke sapması
Bir de onca densizin bunca küfrü yapması
Merhametten ayrılıp maddiyâta tapması
Bir çeşit melânkolik hal değil midir hocam
Güçlüler ki şeytanın nefretiyle doldular
Pek haramcı pek habis pek çıkarcı oldular
Rengarenk çiçeklerin şimdi hepsi soldular
Fitnelikte bir çeşit zül değil midir hocam
Menfaatçi olmadım sinsi sinsi hak yeyip
Asla acze düşmedim fazla fazla isteyip
Sevgi saygı besledim doğru yol budur deyip
Doğru sence tuttuğum yol değil midir hocam
Kim ki dökse malların zerr-i akçe saçsa da
Azrail peşindedir hangi yönde kaçsa da
Âdemoğlu dünyanın yükseğinde uçsa da
En sonunda bindiğin sal değil midir hocam
Fâilâtü / Fâilün / Fâilâtü / Fâilün
İbrahim Yavuz ( Yavuzca )